Bastığın Yerler
İstanbul’da her yerde kazı çalışmalarına rastlarsınız. Bu ya metro çalışmasıdır, ya İSKİ ya da İGDAŞ çalışmalarıdır. İSKİ ve İGDAŞ’ın çalışmalarında pek basının paniklerine rastlayamazsınız. Ancak metro çalışmaları sık sık gündeme gelir. Olay ise tarihi eserlerdir. Tarihi eserlere zarar veriyorlardır. Bir de belediye sağ partidense durumun rengi daha da değişir. Gerici zihniyet tarihimizi yok ediyordur. Sonra ne yaparlar biliyor musunuz. Kazıya son verilir ve kazının üzeri örtülür. Örtülen topraklar sadece o tarihi eseri değil o aşamaya kadar yapılan yatırımında üzerini kapatır.
Bu ne tarihi değerlere saygıydı.
Geçtiğimiz hafta bir akşam işten eve dönerken Üsküdar’daki Marmaray çalışmasına gördüğümde aklıma bunlar geldi. Tarihe, geçmişe saygı derken babamın yaşadıklarını da düşünmeden edemedim. Bayramlarda köyüme her gidişimde bayram namazının müteakiben mezar ziyareti yaparız. Genelde ilk olarak da 1974 yılında vefat eden halamı ziyaret ederiz. Eskiden ilkokula giderken de yoldan geçerken sık sık bir fatiha üç ihlas okurduk. Mezar ise nerdeyse mezarlığın etrafındaki tellere yapışacak kadar yakındı dışarıya. Mezarın neden bu kadar dışarıya yakın olduğuna gelince.
Halam 1974 yılında doğum esnasında vefat etmiş ve oraya defnedilmiş. Sonra 1980’lerde köye yol yapılırken mezarlığın kenarından yol geçirmeye karar verilmiş. Bu kenar maalesef mezarlığın içinin kenarı. Bu sırada halamın mezarı da giden mezarlar arasındaymış. Bu ne geçmişe saygıydı ki insanlar atalarının mezarları üzerinden yol geçirebiliyorlardı. Anlaşılan oydu ki babam ablasını çık seviyordu. İsmini en büyük kızına verecek kadar. Mezarın yerini tesbit ediyor ve yapıyor. Sonra ne olduysa mezar tekrar kayboluyor. Muhtemelen yol genişletme gibi bir çabaydı. Kaç defa bu mezarı ortaya çıkardı bilmiyorum ama en son yaptığı hal günümüzdeki halidir. Bu mezarın üzerinden yol geçirmesi babamı çok üzmüş olsa ki üzerine şiir yazma ihtiyacı hissetmişti. Mehmet Akif’in istiklal marşı’ndan ilham almıştı.
Bastığın yerleri toprak deyip geçme tanı,
Yazıktır incitme atanı
Esirgeme fatihanı.
Tam hatırlayamadım ama bunun gibi bir şeydi.
Klasik mezar yazılarından farklı olmasının yanısıra bir üzüntünün eseriydi bu.
Bu iki olaya baktığımız zaman ne kadar değişik bir durumla karşı karşıya kalıyoruz. Bir taraftan tarihe saygı diye yerin altındaki yapılara zarar vermemek için işe 2 saat geç giderken öbür taraftan halalarımızın, dedelerimizin cesetlerini çiğniyoruz.
Mehmet Kemal
Büyükşehir belediyesinin övünerek bilboardlarda reklamını yaptığı kazı çalışmalarına faklı bir açıdan yorum getirmişsin.Söz konusu İstanbul olunca insan acaba başka bir çözüm yolu olamaz mı diye düşünüyor.Oysa ki Türkiye’nin heryerinde herhangi bir zamanda yapılan olağan bir ulaşım çalışması.Nahvü “Bugün 32 bölgede kazı çalışması başladı, hayırlı olsun”. Kapanan yol sayısındaki artış mı dersin yoksa bir zamanlar dünyanın gözbebeği olan İstanbul’un altında yatan ecdadımızın, tarihimizin göz göre göre hilti makinalarına maruz kalmasına mı dersin, bir anlam veremiyorum.
Yenisahra girişindeki çalışmalar 1 sene boyunca devam edecekmiş, vay halimize.Üsküdar ise 2010 yılı tibariyle biteceği söyleniyor(yeni bir bulguya rastlanıp ne yapsak diye bir süre düşündükten sonra üstüne beton atılmazsa tabi).